NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ نَافِعٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ عُمَرَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
الْمُتَبَايِعَانِ
كُلُّ
وَاحِدٍ
مِنْهُمَا
بِالْخِيَارِ
عَلَى
صَاحِبِهِ
مَا لَمْ
يَفْتَرِقَا
إِلَّا
بَيْعَ
الْخِيَارِ
Abdullah b. Ömer
(r.a.)'den, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Alışveriş
yapanlardan her biri, birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe, arkadaşına karşı
muhayyerdir. Ama muhayyerlikle satış müstesna."
İzah:
Buharî, buyu'; Müslim,
buyu'; Nesâî, buyu'; Tirmizî, buyu'; İbn Mâce, ticârât ; Dârimî, buyu';
Muvatta, büyu'
Bu hadis, alıcı ve
satıcının birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe, yaptıkları akdi
feshedebileceklerine delâlet etmektedir.
Bu muhayyerliğe bazı
âlimler; meclis muhayyerliği, bazıları da kabul muhayyerliği demektedir. Bu
ayrı isimlendirmeye sebep; konunun hükmündeki farklı görüşlerdir. Şimdi bu
görüşlere göz atalım:
a) Alıcı ve satıcı akdi
yaptıkları meclisten bedenen ayrılmadıkça taraflardan birisi akdi bozmak
yetkisine sahiptir. Buna göre; taraflar arasında icab (alım veya satım teklifi)
ve kabul (yapılan teklifi kabul) tamamlanmış, yani alışveriş yapılmışsa,
taraflar o mecliste bulundukları müddetçe birisi; "Ben akdi bozuyorum,
almaktan -ya da satmaktan- vazgeçtim" diyebilir.-Buna meclis muhayyerliği
denilir. Taraflar, alışverişi yaptıktan sonra bir muhayyerlik şartı koşmadan
kalkar giderlerse, yani meclis dağılırsa artık akid kesinleşmiştir. Bu babın
hadislerinin zahirleri bu görüşü desteklemektedir. Nevevî, âlimlerin büyük
çoğunluğunun bu görüşte olduklarını söyler. Şafiî ve Hanbelî mezheplerinin
görüşleri de bu istikamettedir.
b) Alıcı ve satıcı
fiatta anlaşıp "aldım ve sattım" diyerek akdi kesinleştirdikten sonra
artık tarafların hiçbirisinin akdi bozma yetkisi yoktur. Bu konudaki hadislerde
sözkonusu edilen muhayyerlikten maksat; kabul muhayyerliğidir. Meclisten
maksat da söz meclisidir.
Bu görüşe göre;
alışverişte bulunacak olan taraflardan birisi icabda bulunsa alışverişle
ilgili söz devam ettiği müddetçe bu icabı kabul edip etmemekte serbesttir.
Yani isterse kabul eder ve akit kesinleşir, isterse kabul etmez. İcabda
bulunan kişi de, karşı taraf kabul etmediği müddetçe teklifinden vazgeçebilir.
Fakat karşı taraf kabul etmişse akit kesinleşmiş olur. İcab-dan sonra karşı
taraf daha akdi kabul etmeden önce, söz mevzuu değişirse artık icab hükümsüz
kalır ve bundan sonraki kabulün faydası olamaz.
Bu görüşte olanlar;
yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, "Taraflar birbirlerinden ayrılmadıkça
muhayyerdirler" manasındaki hadislerdeki muhayyerliği kabul
muhayyerliğine hamletmişler, alışverişle ilgili konuşma devam ettiği müddetçe
kendisine icabda bulunan kişinin bu icabı kabul edip etmeme konusunda muhayyer
olacağını söylemişlerdir. Bu görüş sahipleri; karşı görüşün iddiasının,
yapılan akdi bozmak istemeyen tarafın hakkını ibtali gerektireceğini ve bunun
da caiz olmadığını söylerler. Yine bunlar hadislerdeki "alışveriş
yapanlar" ifadesini kendi görüşleri için delil alırlar. ÇÜnkü,
"alışveriş yapanlar" tabiri akdi yapmakta olanlar için kullanılır.
"Aldım, sattım" tabirlerini kullanıp alışverişi bitirdikten sonra,
taraflar "alışveriş yapan" olmaktan çıkarlar, birbirlerine yabancı
olurlar.
Bu görüş Hanefî
veMâlikîlere aittir. Rabîa, Nehaî ve bir rivayete göre Sevrî de aynı
görüştedirler.
Hattâbî; Nehaî ve
Hanefîlerle Mâlikîlerin bu görüşlerine temas ettikten sonra, hadislerin karşı
görüşü desteklediklerini, hadisin ravisi İbn Ömer'in de bu şekilde tefsir
ettiğini söyler.
Hattâbî; Nehaî ve onun
görüşünde olanların görüşlerini tenkid sadedinde şöyle der:
"Eğer hadisin
manası, Nehaî'nin anladığı gibi olsaydı, onun hiçbir faydasının olmaması
gerekirdi. Çünkü çok açıktır ki, alıcı akdi kabul etmeden önce kabul edip
etmeme konusunda serbesttir. -Yani bu konunun hadisle ısbat edilmesine ihtiyaç
yoktur.- Aynı şekilde satıcı da satış akdini gerçekleştirmeden önce malının tek
mâlikidir. İstediği gibi tasarrufta bulunabilirler. Kimse onları, mallarını
ellerinden çıkarmaya zorlayamaz. Ancak kendileri isterlerse satarlar. Bu
herkesçe bilinen genel bir hükümdür. Özel bir haber ise ancak özel bir hüküm
için rivayet edilir. Sabittir ki; alışveriş yapanlar (mütebâyi'an) sözcüğü,
akid yapanlar için kullanılır. Bey' (alışveriş) kelimesi alışverişi yapanların
yaptıkları işten türemiştir. Bu da ancak o iş bittikten (alışveriş akdi
tamamlandıktan) sonra aercekleşir. Meselâ, zinakâr diye zina yapmış olana,
hırsız diye hırsızlık yapmış öiana denilir. Durum böyle olunca alışveriş
yapanların, akdi yapanlar olduğu kesin olur. O halde, akid bittikten sonraki
ayrılma (sözle değil) ancak bedenle olur."
Hattâbî, her iki
tarafın daha başka bazı delillerine de temas ederek, daha geniş bilgi
vermektedir. Ama biz, yukarıya aktardığımız özet bilgi ile meseleye ışık
tuttuğumuz, okuyucuya genel bir malumat verdiğimiz kanaatıyla daha geniş
tafsilata girmiyoruz.
Hadisin sonunda Hz.
Nebi (s.a.v.), tarafların birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe muhayyer
olduklarını belirttikten sonra, "muhayyerlikle satışı" o hükümden
istisna etmiştir; şimdi de kısaca bu tabiri açıklayalım:
"Muhayyerlikle
satış" tabirinin ifade ettiği ilk mana, alıcı ve satıcıdan birisine
bilâhare akdi bozabilme yetkisi tanıyan bir şartla yapılan satıştır. Tabii,
meselenin birtakım teknik incelikleri vardır. Biz bu konuya 3500 numaralı
hadisi izah ederken temas edeceğiz. Akla gelen bu ilk manaya göre hadisin
manası; "Alışverişte bulunanlardan her biri, ayrılmadıkları müddetçe akdi
fesh veya kabul konusunda muhayyerdir. Ayrılınca akit kesinleşir, taraflar
dönmez. Ama eğer birisi için muhayyerlik şart koşulmuşsa (üç gün içerisinde
veya tayin edilen başka bir müdde. zarfında akdi bozabilme yetkisi şart
koşulmuşsa) onun akdi bozma yetkisi meclisle kayıtlı kalmaz. Şart koşulan
müddetin bitimine kadar devam eder." şeklinde anlaşılacaktır..
Nevevî, bu istisnanın
manası konusunda üç görüş olduğuna işaret eder. Bu görüşler şunlardır:
1- Akid bittikten
sonra, meclis dağılmadan önce taraflardan birisini muhayyer bırakmak.
2- Bizim yukarıda
işaret ettiğimiz; üç gün veya daha az bir müddet için şart koşulmuş şart
muhayyerliği (hıyâr-ı şart). Buna göre, meclis dağılsa bile muhayyerlik devam
eder.
3- Meclis içerisinde
her iki taraf için de muhayyerliğin bulunmaması şartıyla yapılan akiddir. Bu
durumda taraflar akde başlarken, mec lis muhayyerliğinin bulunmamasını şart
koşmuşlarsa, "aldım, sattım" sözleri ile akid kesinleşmiş olur. Ancak
bu yolla yapılan bir alışveriş, -içerisinde şart bulunduğu için- âlimlerin
çoğuna göre caiz değildir.